İbni Batuta ve Evliya Çelebi'nin seyahatnamelerinde Antalya

Şehrin emiri Hızır Bey'in zamanında Antalya'ya gelen İbn Battuta, ondan bahsederken Antalya Sultanı'nın Yusuf Bey oğlu Hıdır Bey olduğunu söylemektedir. Seyyah, buraya geldiği sırada hasta olan Hıdır Bey'i sarayına giderek ziyaret etmiş, Hıdır Bey de seyyaha iltifat edip gönlünü almış, yanlarından ayrıldıktan sonra da onlara hediyeler göndermiştir. Antalya'ya geldiğinde bir medresede konaklayan İbn Battuta, burada bir Cuma cami olduğunu söylemiş ve güzel sesli gençlerin her gün ikindiden sonra Fetih, Mülk ve Amme surelerini bu camide okumalarının köklü bir adet olduğunu belirtmiştir. İbn Battuta Antalya'yı anlatırken bu şehrin genişlik, güzellik ve ihtişam bakımından dünyanın en güzel şehirlerinden olduğunu; gerek planı, gerek düzenliliği ile diğer ülkelerdeki benzerlerinden daha üstün bir durumda bulunduğunu yazmıştır. Şehrin bağ ve bahçelerinin çok, meyvelerinin de leziz olduğunu söyleyerek, ahalinin kamaruddin adını verdiği bir çeşit kayısıdan bahsetmiş ve bu meyvenin çok nefis olduğunu yazmıştır. Buranın bademinin ise lezzetli olduğu için kurutulup, Mısır'a gönderildiğini, Kahire çarşılarında nadir ve pahalı kuruyemişlerden biri olarak saygın yeri olduğunu da eklemiştir. İbn Battuta'nın şehirde en dikkat çektiği özellik, buradaki taifelerin ayrı ayrı mahallelere yerleşmiş olduğudur. Zira Hıristiyan tüccarlar mina (liman) adıyla anılan semtte oturmaktadırlar . Seyyahın, şehrin asıl halkı olarak nitelediği Rumlar da başka bir mahallede, kendi başlarına oturmaktadırlar. Yahudiler de aynı bunlar gibi kendilerine ait bir mahallede oturmaktadır. Bu mahallelerin ortak özelliği ise hepsinin de büyük bir duvarla çevrili olmasıdır. Hatta Hıristiyan tüccarların oturduğu mahallenin etrafını kuşatan duvardaki kapılar Cuma vakti ve her gece kapatılmaktadır(Aykut , 2022).

Evliya Çelebi ise Antalya'ya 17. Yüzyılın 2. Yarısında 1671'de gelmiştir. Evliya Çelebi ise "70 yük akçe padişah malı sağlanır büyük Mısır iskelesidir" dediği şehrin üç tarafının İrem Bağı gibi bağlarla donanmış olduğunu söylemiştir. Kalenin kıble tarafındaki hendeğin yanında bulunan Tekeli Paşa Bahçesi'nin özellikle görülmeye değer olduğunu, burayı hurma ve servi ağaçlarının süslemiş olduğunu yazmaktadır(Çimrin , 2007). Hatta burası limon, turunç ve başka meyve ağaçları ve havuzlarla doludur. Evliya Çelebi Adalya (Antalya) Kalesi'nin özelliklerini anlatırken, önce Cenevizlilerden Sultan Alaeddin'in aldığını, sonra Orhan Gazi'nin eline geçtiğini yazmıştır. Bundan sonra yine İspanya küffarı aldıysa da tekrar Gazi Hüdavendigar tarafından fethedilmiştir. Seyyaha göre kale, Antalya Körfezi'nin sonunda, deniz kıyısında minare boyu yalçın kayalar üstünde yuvarlak ve şeddadi yapı taştan yapılmış bir kaledir. Çevresi, limanın kenarını da dolaştığı için 4.400 adımdır. Evliya Çelebi Antalya'yı anlatırken ilk önce Eski Cami denilen camiyi anlatmıştır. Seyyaha göre bu cami için her ne kadar Sultan Alaeddin'in deseler de, daha önce kilise olan bir camidir. Kapısındaki Helence yazılardan Hz. İsa'dan önce yapıldığı anlaşılmaktadır.(Kahraman , 2019)

Antikçağlardan beri önemli liman yerleşimleri olan Antalya ve Alanya, coğrafi konumları nedeniyle daima ticari açıdan büyük bir öneme sahip olmuştur. Anadolu'ya sahip olan her devlet veya imparatorluk ekonomik açıdan büyük bir ivme yakalamak istediğinde, bu bölgeye doğru ilerlemiştir. Büyük İskender'in Makedon Krallığı'nın parçalanmasından yaklaşık bir buçuk asır sonra buraya sahip olan Bergama Krallığı döneminde mali açıdan asıl potansiyeli ortaya çıkan bu saha, daha sonra Roma İmparatorluğu ve Selçuklular döneminde de  Mısır'la  mühim bir ticari kapasiteye sahip olduğu için her zaman ön planda olmuş ve gelişmesini sağlamak amacıyla her türlü imkan sağlanmıştır. Bünyesinde bulundurduğu bu ekonomik özellikler nedeniyle daima kozmopolit bir yapıya sahip olan Antalya'nın bu nedenle halkı da homojen olmamış, farklı millet ve kültürlerden insanların sorunsuz bir şekilde, yerleşik olarak yaşadığı ender şehirlerden biri olmuştur. Zira buraya gelen seyyahlar bu duruma, halkın, aralarında duvar olan farklı mahallelere ayrıldığını söyleyerek dikkat çekmişlerdir. Geç Ortaçağ'da Selçukluların elinde olan bu bölge, bundan kısa bir zaman sonra Osmanlıların hâkimiyetine geçmiştir. 

Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Sayfasından alınmıştır
Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Sayfasından alınmıştır
Create your website for free! This website was made with Webnode. Create your own for free today! Get started